Grand Canyon, Grand Kamyon
Birinci Bolum:
Inanmak muzaffer olmaktir.
Kant
Okulun kapanip bahar tatilinin baslamasina kisa bir sure kalmisti. Onumuzde, bir hafta gibi yuce bir tatil vardi ve kesinlikle degerlendirilmeliydi. Tatilin baslamasindan cok once, icimdeki hormonlar ateslenip bir yerlere gitme , farkli birseyler tatma konusunda beni hareketlendrirmeye baslamisti bile. Onceden bir kamuoyu olusturup arkadaslarimi tatile gitmeye gudulemek yapilmasi gereken hareketlerin basinda geliyordu. Uzun suredir Arizona Eyaletindeki Grand Canyon’a gitmeyi istiyordum. Fakat oyle zart deyince Grand Canyon’a gidilinemiyor cunku ortalma 800 mil ve karayoluyla 8 saatlik bir sure demek guzide evimizden vahsi bati Grand Canyon. Hemen altyapi calismalarini hizlandirdim ve sevgili arkadaslarimi benimle beraber tatile goturmek icin ikna turlarina basladim. Fakat, hicbirsey zannettigim kadar kolay olmuyordu.
-Ne isimiz varmis abicim Grand Kamyon’da!!! Allahin dagini tasini gormek icin 8 saat yol gidilir miymis. Dag tas gormeyi cok istiyorsam Turkiye’de Anadolu’nun dagini tasini gormeliymisim. Hatta, 5 sene Ankara’da yasadigimdan Ankaranin tasina bak gozlerimin yasina bak demeliymisim. Daha da hatta, oralar vahsi bati oldugundan bizler California gibi sahsiyetli ve zengin bir eyaletin vatandaslari olarak o az gelismis , koylu eyalete gitmemiz yakisik almazmis. Arizona denen osuruk eyalette, muhtemelen bar ve gece klubu icat edilmediginden, ve okyanus kokan California’li kizlari bulamiyacagimizdan bu gezi abesle istigal edermis. Illa col , kaya, dag tas derdindeysem Las Vegas’a gitmeliymisiz, hem orasi da colun ortasindaymis ve de 3.5 saat mesafedeymis. Ayrica Las Vegas’ta colun, topragin disinda kumarhaneler, gece klupleri, striptiz barlar da varmis.
Kanyon’dan asagi bakilinca insanin nefesinin kesen, mecazi degil gercek anlamda basini donduren bir manzara oldugunu, insanin derinlik ve mesafe kavramini yitirdigini soylemem ise yaramadi. 2.8 milyar yillik kayalarin uzerine gunesin dogusunun ve batisinin mutlaka gorulmesi gerektigi, kayalara gusenin vurmasiyla gokkusaginin tum renklerine bezenmesini nefesimizi tutarak izleyecegimizi belirtmem de kimsenin ilgisini cekmedi. Bar ve gece klubu sever arkadaslarim nuh diyor peygamber demiyor, halbuki Nuh peygamberdir.
Tamam ulan gelmezseniz gelmeyin. Ben de Grand Canyon’a tek basima gitmem, pasalar gibi evimde oturur ya da cok felsefe, hic turkce bilen sevgilimle gunluk kucuk gezilere cikarim. Siz de ne haliniz varsa gorursunuz diyerek konuyu bagladim.
Kanyon gezisini ileri bir tarihe atmis olmamin bilinciyle bir gece oldukca gec saatte sevdigim yazar Amin Maalouf’un kitabini okumak suretiyle Misir collerinde at kosturdugum, deve dehledigim dakikalarda telefonum caldi. Hangi kendini bilmez bu saatte beni Misir collerinin kavurucu sicagindan alip Amerikanin Kaliforniasina isinlayan?
- Aloo, alooo... Telefonun karsisindaki sahis cok neseli ve cok detone bir sekilde Erol Evgin’den “Ah Bu Hayat Cekilmez” sarkisini soyluyor. Ben de kendimi ritme kaptirip ondan daha berbat ve acikli bir sesle sarkiya katiliyorum. Telefonun karsisinda artik arkadaslik seviyesini coktan asip kardeslik mertebesine ulasmis sevgili adasim Tolgacan, San Francisco yakinlarindan ariyor. Gecenin ikisinde telefona cevap verip dakikalarca bagira cagira sarki soylenmesi gibi abukluklara coktan alismis olan felsefebilir sevgilim, bir an kafasini okudugu kitaptan kaldirip , kisik gozleriyle bana bakiyor ve siz Turkleri asla anlayamayacagim diyor gulumseyerek. Tabi ki anlaymazsin sirinim, ben 25 senedir ugrasiyorum , degil Turkleri henuz kendimi anlayabilmis degilim.
Tolgacan arkadasimin gercek adi degil elbette. Sapina kadar Tolga olan adini, inanilmaz cirkeflikler ve kulisler yaparak Turk camiasinda Tolgacan , Turkler disinda Tolgajohn olarak kabul ettirtmeyi basardim. Ikimiz de California State Universitesine birer hafta arayla geldik. Su ana kadar hic Tolga adini duymayan insanlar bir anda iki Tolga ile tanisinca beyinleri bulandi. Okuldaki MBA ofisi butun belgelerimizi birbirine karistirdi. Uluslararasi ogrenciler ofisinden bir kisi, isin icinden cikamayarak intihara tesebbus etti. Isimlerimizin ayni olmasi yetmezmis gibi bir de ayni odada kalip ayni telefon numarasina sahip olunca sadece baskalarinin degil bizim de kafalarimiz karisti, kimlik bunalimina dustuk. Turk arkadaslarimiz Ataturk’un hikayesinden oykunerek cok matematik bilir arkadasima Tolga Kemal demeye basladilar. Turk olmayanlar Ataturk’un Mustafa Kemal olma hikayesine vakif olmadiklari icin baska isimler uydurdular.Bir sure sonra farkettik ki herkes bize kafasina gore bir isim buluyor. Telaffuzunu bile beceremedigim Japonca, Cince isimlerim oldu bir zaman. Bir sure sonra duruma el koymak kacinilmaz oldu.
Bir sabah, Tolga’ya dedim ki; bana ne arkadasim, bu okula ben senden tam bir hafta once geldim. Cayda dem MBA’de kidem. Ben adimi degistirmem, zaten benden tam 3 gun sonra dogmussun, yas olarak da kucuksun, ben adimin sonuna virgul bile ekletmem, sen ne bok yersen ye...
Benden cok daha aklibasinda ve salim kafali aziz dostum Tolga soyadinin basindaki Can hecesini cut, copy paste yontemiyle isminin sonuna yapistirinca ortalik yatisti. Ben de adimi hic bozulmadan olanca bekaretiyle korumamin gururuyla iki ay kadar gogsumu kabartarak gezdim. Iki ay sonra inanilmaz bir sekilde ve sadece beni kudurtmak icin okula Tolga kod ismiyle iki CIA ajaninin daha gelmesi ve benim MBA ofisini basarak bu okula bir daha Tolga isminde hic kimse alinmayacak, yoksa yakarim kendimi demem ayri bir hikaye konusudur.
Tolgacan’in sesi telefonda cok neseli geliyor. Uc tane Rus arkadasini kafalayip bizimle Grand Canyon’a gelmeye ikna ettigini, arkadaslarinin cok eglenceli tipler olup hepsinin de bayan oldugunu bir nefeste soyleyiveriyor. Birkac gune kadar herseyi organize edip arabayla ta San Francisco’dan gelip beni alacaklarmis oradan da ver elini Grand Canyon. Ulan Tolgacan yine yaptin guzelligini, Erol Evgin hakli, bu hayat sensiz gercekten cekilmez. Yasasin sonunda istedigim tatile gidebilecegim.
Uzun zamandir hayallerimi susleyen Kanyon’a Tolgacan ve 3 Rus kizla gidecegim arkadaslarim tarafindan carcabuk duyuldu ve nedense bu geziye talep bir anda artti.
- Bu hatunlar sizin bildiginiz Aksaray ve Taksim cevresinde Natasa kod ismiyle gezinen hanimlardan degil. Hepimiz gibi buraya okumaya gelen ogrenciler, sizin zannettiginiz senaryolarin hicbirisi olmaz. Bos bir hayal ugruna col yollarinda kendinizi harap etmeyin demem hic bir ise yaramadi.
Olur mu abileriymisim. Ne alakasi varmis. Grand Kanyon, mutlaka gorulmesi gereken bir tabiat harikasiymis ve orayi gormeden Amerika’dan giderlerse kendilerini asla affetmezlermis. Hep Grand Canyon’u gorecekleri gunun hayaliyle yasamislarmis. Dolayisiyla geziye mutlaka gelmeleri gerekliymis. Bu ve bunun fotokopisi, icinde doga, gunes, kanyon, sanat, estetik gibi pekcok kelimenin gectigi binlerce palavra sey soylediler. Ayrica bu kadar ac gozlu olmamaliymisim, uc hatunla tek basima gures tutmam hic saglikli ve adil degilmis. Paylasmayi bilmeliymisim. Ulan bu umduklarinizin hicbirisi gerceklesmiyecek ama gelin bakalim. Hem birlikte daha cok guler egleniriz, hem de Amerika’da ilk defa gece klubu, kumarhane, striptiz klup disinda bikac yer gormus olursunuz.
Ikinci Bolum:
Hayat hareket, hareketsizlik olumdur.
Lewis Morris
Sabahin saat 4 unde kirilircasina caliniyor kapim. Ziplayarak uyaniyorum yatagimdan. Niyahet Tolgacan ve Rus arkadaslari gelmis olmalilar. Kapiyi aciyorum Tolgacan’la sarilisip, opusuyoruz. Bu opusme koklasma sahnelerine Ameriklilarin icinde cok dikkat etmek lazim. Birkac gundur gorusmediginiz bir erkek dostunuzla el sikisip opustugunuz anda ibne kategorisine alinabilirsiniz. Bu ulke de boyle bir gerizekalilik var, birisini optun ibnesin, boynuna sarildin lezbiyensin. Insanlar rahat rahat topluluk icinde birbirlerine istedikleri gibi davranamiyorlar. Kicimin kenari, ozgur Amerika. Ama Ruslarin arasinda rahatiz, onlar bu tur saplantilardan uzaktir. Tolgacan’la sarilma, sevisme faslimiz bitince sirasiyla deniz gozlu, kizil sacli Marina, gotten bacak Oksana ve sirinler sirini Irina ile tanisiyoruz. Insanlar ilk tanisinca arada onceleri sogukluk olur, hatta Amerikalilar bu soguklugu giderildigi zaman zarfina “Ice Breaking” derler. Hic bu tur amerikan icadi islere bulasmadan saniyesinde kaynasiyoruz kizlarla. Sanki kirk yillik arkadasmis gibi konusacak pekcok konu bularak, gulerek, eglenerek geciriyoruz ilk tanistigimiz dakikalari. Yol uzun fazla gevezelik etmeden yola koyulmak lazim. Tam bir doga dostu olan ve Grand Canyon’u gormek icin cildiran!!! Sevgili Firat ve Erhan’i da evlerinden alarak basliyor yolculugumuz. Biz erkekler, daha once kiraladigimiz ve benim ilk defa sevdigim bir Amerikan arabasi olan Chrysler Sebring marka oldukca buyuk ve konforlu arabamiza yerlesiyoruz. Kizlar San Francisco’dan kiraladiklari kendi arabalarina biniyorlar. Ben yol boyunca araba kullanacagim icin mutluyum. Cunku bir cocuk gibi mizmizlanarak arabayi kullanmak ve kimselere vermemek istiyorum. Korkunc canim sikilir uzun yolculuklarda eger araba kullanmazsam. Ya teybi kurcalar ya da havalandirma dugmeleriyle , bozuluncaya kadar oynarim. Mutlaka araba kullanarak kendimi oyalamam lazim yoksa tum yolculugu kendime ve diger yolculara cehennem ederim. Sansima benden baska araba kullanmak isteyen de yok aramizda. 8 saatlik yolculuk boyunca uyuyup , zinde bir sekilde Grand Canyon’a ulasmak istiyorlar ve araba kullanmaya hevesli bir enayi bulduklari icin mutlular.
Hava aydinlanmaya baslarken California otoyolunda basliyor yolculugumuz ve dakikasinda otomobildeki herkes korkunc gurultuler cikartarak uyumaya basliyor. Muzigin sesini birazcik daha aciyorum. Iniltiler ve horultular daha az geliyor kulagima. Birkac saat icinde bizi dosdogru Grand Canyon’a goturecek I 40 otoyolunda buluyorum kendimi. Colun ortasinda dingin bir irmak gibi akip giden otoyoldayiz. Gunes coktan dogdu, otoyolun disinda korkunc issizlik, kizil kayalar, dev kaktuslerle sevisiyor. Burada zaman durmus, her an atli kovboylar gecebilir yanimizdan, John Wayne ve Clint Eastwood atlarini mahmuzlayarak bize selam verebilirler. Iki otomobil arka arkaya yol aliyoruz. Onumdeki arabayi kullanan Irina oldukca sikilmis gorunuyor, zira o otomobilde de herkes uyuyor. Uyuyanlarin korkunc sesler cikartip cikartmadigi bilinmiyor. Anlasildi, yol boyunca biraz sebeklik yapmak lazim yoksa bu col yolculugu cekilmez bir hal alacak. Arabayla Irina’nin yan seridine gecip kornaya basiyorum, Irina yoldan bezmis bir sekilde bana bakiyor. Belki biraz bezginligini atabilirim umidiyle nanik yapiyorum. 3 yasindaki bir cocuk safligiyla bu yaptigim salakca harekete inanilmaz cok guluyor ve bana dil cikartiyor. Bundan aldigim cesaretle, bas parmagimi , isaret ve orta parmagimin arasina alarak turkce al babayi diyorum. Bu hareketimin ne anlama geldigini once anlamiyor, bu hareketin Amerika ve diger ulkelerdeki karsiliklarini yapinca sip diye anliyor ve cok egleniyor. Irina benden daha az terbiyesiz degil. Bu turkce al babayi hareketini hemencecik ogrenip bana yapmaya basliyor. Hayret dogrusu , ben bu hareketi japonlara ogretmek icin uc ayimi harcadim, oysa bu kiz oyle mi ya. Colun ortasinda 80 mil hizla giderken 3 saniyede ogreniyor bu anlamli isareti, ve cok daha terciyesizlerini bana ogretmeye basliyor. California collerinden Arizona sinirina dogru hizla buna benzer ve benzemez terbiyesiz hareketler yaparak yol aliyoruz.Colun ortasinda saatlerce ilerlememize ragmen tek bir canliya ve benzin istasyonuna rastlamadik ve maalesef kullandigim 2700 litrelik sessiz motora sahip alet benzine susadigini onumdeki gostergeler vasitasiyla bana iletiyor. Arizona sinirindan gectikten hemen sonra bir benzin istasyonu cikisi gorunuyor ileride, yasasin medeniyete tekrar kavusuyoruz. Kisa bir benzin ve cis molasi, caylar sirketten. Arizona’da oldugumuz tuvaletlerden belli. California’da her tuvalette gormeye alistigimiz klozetlerin ustune poponuzu koymadan once serdiginiz eriyen kagitlardan burada yok. El kurulamak icin kullanilan bembeyaz muhtemelen selpak marka olmayan el kagitlari da yok. California’nin kumsallarinda buyumus ve yasadigi bolgeden hic cikmamis Amerikali gencler belki buraya gelseler cok sasirip dudak bukerler fakat ben California’da dogup buyumeyen delikanli bir Turk genci olarak bu durumu hic yadirgamiyorum. Memleketimin muhtelif karayollarinda degil tuvalet kagitsiz, musluksuz, hatta kapisiz tuvaletlere isemis biri olarak halimden gayet mutluyum.
Otomobilin diger sesli uykucu uyeleri de uyanip birseyler yemek icin hareketleniyorlar. Yolumuz uzun, fazla oyalanmamaliyiz, iki arabadan olusan konvoyumuz haremlik ve selamlik olarak iki ayri kutupta yol aliyor. Haremlik bolumunde Irina direksiyonu Oksana’ya devrederek yan koltuga geciyor. Oysa selamlik bolumunde ben, gozlerinin hastasiyim, bu yollarin ustasiyim diyerek direksiyonu kimseye kaptirmiyorum. Kimse de araba kullanmaya cok hevesli degil zaten. Coldeki yolculugumuz tekrar basliyor fakat direksiyona yeni gecen Oksana, Irina kadar terbiyesiz degil. Benim tum soyrtariliklarim bosa cikiyor hicbir atraksiyona yanasmiyor gotten bacak Oksana. Birkac dakika icerisinde atraksiyonlarin kralini yapacagindan haberi yok elbette. Ortalama seksen mille ilerlerken , Oksana denyolugun en ust mertebesine ulasip , buyuk bir marifet gostererek otoyolun ortasinda parcalanmis bir tekerlek artiginin uzerinden hizla gecmeyi basariyor. Uzerinden gecilen yarilmis tekerlek artigi, bir anda suratle yerden havalanap kan kirmizi guzelim arabamizin sag aynasina carpip kirmayi uygun buluyor. Bununla da kalmayip sag on ve arka kapiya da kucuk capta hasar veriyor. Hassiktir... Ulan gotten bacak Oksana zaten limon eksisi suratin yetmezmis gibi bir de yaptigin hiyarliga bak. Arabalari emniyet seridine cekip hasar durumuna bakiyoruz. Olan oldu, yapacak birsey yok, daha tatilimize baslamadik bile , keyifleri kacirmak anlamsiz. Bosverin deyip kizlari yatistirmaya calissak da fazla basarili olamiyoruz. Rusyada gunesi az gormus bembeyaz suratlari daha da beyazlasiyor. Arabalar sigortali nasil olsa, gittigimiz yerde evliya yuzlu bir polis memuru bulur rapor tuttururuz, sigorta herseyi halleder dememiz suratlarini daha da asiyor. Komunist Rusya donemini de gormus olan arkadaslarimizin orak ve cekic desenli beyinleri polis, rapor kelimelerini duyunca biraz korkuya kapiliyor. Bu sigorta isini pek cakozlayabilmis degiller. Komunist Rusya doneminde herseyi devlet oderdi, hersey devletindi, sigorta gibi amerikan icadi kapitalist seytani kurumlar yoktu. Sanirim bu sebepten oturu isin icine polis, rapor gibi kelimeler girince rahatsiz oluyor Ruslar.
Ben kararliyim, bu tatili cok uzun zamandir hayal ediyorum, hickimse mutlu tatilimin icine sicamaz, ikinci bir emre kadar herkes gulecek eglenecek, gulmeyi beceremeyenler siritmakla yetinecek iste o kadar...
Yolculugumuzun yarisini tamamladik, gunes iyice etkisini gostermeye basladi, fonda vahsi bati ve col manzarasi degismis degil. Henuz hicbir kizilderili saldirisina ugramadigimiz icin mutluyuz. Bolucu Tolgacan mutlu yolculugumuzun icine nifak tohumlari serperek diz ustu bilgisayarini cikartiyor ve cok anlamsizca sayin yolcularimiza DVD den film gosterimine basliyor. Gosterimdeki film “Enemy at the Gates”. Sapik Hitler ikinci dunya savasinda Rusyanin Stalingrad’ina dayanmis, muthis etkileyici ve guzel islenmis bir film. Otomobildeki herkes olum sessizligine burunup filmin keyfini cikartiyor.Etrafta alaska frigo ve patlamis misir satan tipler gorunmuyor. Araba kullandigim icin benim filme bakmam yasak. Ahlaksizlik ulan bu. Soforlukten istifa etmekle tehdit ediyorum herkesi. Icinde, adaletsizlik , kisi insan haklari ve ozgurlukleri cumleleri iceren buyuk nutuklar atiyorum, kimse iplemiyor. Bir medeniyete varalim ben sizi Insan Haklari Mahkemesine sikayet etmezsem. Tam birbucuk saat sonra filmin tek ve en heyecanli sevisme sahnesinde, hic bitmemesi gereken film, dizustu bilgisayarin sarjinin bitmesiyle zort diye kapaniyor. Herkes bombok oluyor, ben keyif kahkahalari atiyorum gevrek gevrek. Eminim beni oldurmeyi dusunuyorlar ama bu kadar uzun ve sikici yolda araba kullanmaya hevesli baska bir enayi bulamayacaklarindan yasamama izin veriyorlar. Sanirim yolculugumuzun sonunda beni kanyondan asagi yuvarlayarak intikamlarini alacaklar.
Ucuncu Bolum:
Hicbirsey hayat kadar sasirtici olamaz. Yazi haric.
Ibn- Zerhani
Sekiz saatlik yolculugumuzun sonunda Grand Canyon’a 64 Dogu otoyolunun sonundaki guney kapisindan 20 dolar odeyip kasiliginda Grand Canyon Rehberi denen zirva bir dergi parcasi edinerek ve sayin yetkililere cok tesekkur ederek tesrif ediyoruz. Milli park haline getirilmis kilometrelerce uzanan devasa bir bolge burasi. Ankaranin Kugulu Parkina hic mi hic benzemiyor. Desert View Drive denen bolgeye otomobilimizi parkedip basliyoruz yurumeye. Kapida edindigimiz dergide belirtildigine gore, Kanyonun icinde beles dolanan otobus seferleri var. Bu otobusler gunesin dogusundan bir saat once baslayip, gunesin batisindan bir saat sonrasina kadar hizmet veriyormus. Yesil mavi ve kirmizi diye uc bolgeye ayrilmis kanyon.Yesil Rotanin adi “Kaibab Trail Route”. Kanyonun Dogu tarafindaki guzel manzarali yerlerde duruyor otobusler. Mavi Bolgenin adi “Village Route” kanyonun orta kisminindaki yerleri gezdiriyor otobusler. Son olarak kirmizi bolum “ Hermits Rest Route” kanyonun bati bolumundeki en kral manzaralara sizi goturmekle yukumlu otobusler emrinize amade. Renklerden renk, otobuslerden otobus begenip tum bolgeleri bedavaya gezebilirsiniz. Istediginiz manzarada otobusten inip , dilediginiz kadar manzaraya bakmaniz caniniz sikilinca da her onbes dakikada bir gelen otobuse binip bir sonraki duraga gitmeniz mumkun. Bu bilgilerin hicbirisini kicimdan uydurmuyorum, inanmayanlar “Grand Canyon The Guide” South Rim: March 1- May 18,2002 sayfa 8 ve 9’a bakabilirler. Bence super bir hizmet, Amerikalilarin plastik beyni boyle hizmet vermeye kesinlikle yetmez, kesin Anglasakson bir Ingilizden danismanlik hizmeti almislardir.
Yesil bolgeden gezimize baslamaya karar veriyoruz. “Yaki Point” ilk duragimiz. Gorur gormez dumur oluyor herkes. Etkileyici olacagini biliyordum ama bu kadarini da ummuyordum dogrusu. Milyonlarca yil once Colorado Irmagi kumtasi ve lavli kayalar arasindan akarak bu nefes kesen manzarayi olusturmus. Kanyondan asagi bakinca mesafe ve derinlik kavraminiz birdenbire yok oluyor. Rengarenk kayalar arasinda sanki ayaginizi bastiginiz toprak altinizdan kayiyor. Yesil ve mavi bolgelerdeki hemen her durakta inip gonlumuzun estigince manzaranin tadini cikartip sonra baska bir otobuse binerek bir sonraki duraga gidiyoruz. Elimizdeki rehber dergiye gore olay gunesin dogusu ve batisinda gizliymis. Gunesin kizilliginda kayalarin aldigi renk kesinlikle kacirilmamasi gereken bir manzaraymis. Rehber derginin 12. sayfrasinda gunu gunune gunesin dogus ve batis saatleri yer aliyor ve en guzel manzaranin nerelerden yakalanabilecegine dair bilgiler veriyor. Gunesin batisina daha birkac saat var, ve hepimiz cok yorgunuz. Birseyler yeme fikri kimden cikiyor bilemiyorum ama korkunc tezahuratlar ve alkislar icinde oy birligiyle kabul ediliyor. Kanyonun icinde “Market Plaza’ denilen yere siginiyoruz. Herkesin gozunde yorgunluk okunuyor, halsizlikten yemekler bile zor yeniliyor. Oturdugumuz koltuklara yigilip kaliyoruz ta ki gunesin batisina 25 dakika kalincaya kadar. Bu kadar yol geldik, gunesin batisini gorelim bari hadi nazik popolorinizi kaldirin bayanlar baylar. Yemek yedigimiz lokantadan ciktigimizda hava alacakaranlik. Toplulukta gunes batmis galiba turunden koku disarda bolucu faaliyet fikirler duyuyorum. Bu gunes batabilemez, elimdeki kutsal rehbere gore gunesin batisina daha en az 20 dakika var. Yanimdan gecen Amerikali bir bayana gunesin batisini cevardaki hangi noktlardan izlememizi tavsiye ettigini soruyorum. Yasli bayan bana tebessum ederek gunes 1 saat kadar once batti diyor. Olur mu teyzecim, bak elimdeki kutsal ve resmi dergide bugunku imsak ve iftar vakitleri belirtilmis. Bu kutsal dergiye gore bugun 6.41 pm ‘de Allahin izniyle gunes batacak biz de gunesin batisini izleyerek manzaraya karsi orucumuzu acicaz, ve saatlerimiz ne mutludur ki 6.20 yi gosteriyor. Hayir hayir diyor teyze israrla. Megerse California ile Arizona arasinda bir saat zaman farki varmis, biz gule oynaya col yollarinda gelirken Greenwich’e dogru bir saat dilimi yaklasmisiz. Oha yani, ne bilelim biz arada zaman farki oldugunu , her boku yazan kicimin kenari rehberde bundan niye bahsetmiyor?
Her taraf kararmaya basladi ve hava sicakligi da dusuyor. Zaten karanlik olunca gorecek fazla birsey de yok, dogalligi bozmamak ugruna Milli Parkin icindeki yollara trafik lambalari bile koymamislar. Birdenbire etraf cok issizlasti cevrede kimsecikler kalmadi. Arabamiza binip kalicak bi yer ayarlamaya gitmenin vakti geldi, sonra da aksam kamp atesi yakicak uygun bir yer bulup alkolle sarmas dolas bir gece yasayabiliriz. Uzunca bir sure bizi arabamiza ulastirmasi beklenen otobusu bosu bosuna bekliyoruz. Halbuki dana puntolariyla rehberde de belirtildigi gibi otobus seferleri gunes battiktan bir saat sonra bitiyor, ve gunes batali bir saati gecti. Arizonanin Grand Canyonunda basimizin caresine bakmakla yukumluyuz. Etrafta kimsecikler gorunmuyor, fakat endiseli degiliz, zira elindeki video kameranin isigiyla yolumuzu aydinlatan kahramanimiz Firat var. Sonra gokyuzunde ,muthis goruntusuyle bize gulumseyen dolunay var. Elimizde haritamiz var. Nerede oldugumuzu ve nereye gidecegimzi biliyoruz, dolayisiyla fazla telas etmeden yola koyuluyoruz, tabanlara kuvvet. Sictiminin Kanyon Rehberi’nin icindeki olceksiz haritada bulundugumuz yer ile arabanin oldugu yer arasindaki mesafe oldukca kisa gorunuyor. En kotu ihtimalle 15 dakika icerisinde arabamiza kavusmus oluruz diye umid ediyoruz. Yol bitip tukenmek bilmiyor hicbiryere varamiyoruz, hava oldukca sogudu sanirim 5 derece civarinda. Etrafta kimsecikler yok fakat cevrede mulayim hayvanlarin oldugu biliniyor. Bu mulayim hayvanlarin arasinda geyikler, sincaplar var, gozumuzle gorduk fakat daha az sevimli ve yirtici ayilar, kurtlar var mi bilinmiyor. Insanlar yavastan panik olmaya basladi. Cem Yilmaz’in dalga gectigi ucuncu sinif Amerikan genclik filminin birer oyunculariyiz sanki. Senaryo bellidir: Bir grup genc cok neseli bir sekilde kampa giderler, sonra isler degisir butun gencler teker teker olmeye baslar. Olum gruptaki gozluklu ve yanliz tipi ilk once bulur sonra sirasiyla herkes ayni kaderi paylasir. Bu zifiri karanlik ve soguk havada uzunca bir sure yurudukten sonra ileride isiklar gorunuyor. Yasasin sanirim kurtulduk. Oldukca luks bir otelin icindeyiz. Lobby deki rahat koltuklara atiyorum kendimi, butun geceyi burada bu pofuduk koltuklarin uzerinde gecirebilirim. Tolgacan ve Erhan bir gorevli bulup nerede oldugumuzu ve arabamiza nasil kavusacagimizi soruyor, sonra da buyuk dervislik yapip arabalari biz alip gelelim hep beraber gitmemize gerek yok diyorlar. Uzun zamandir duydugum en guzel fikir, gozlerim yavasca kapaniyor ve oracikta enfes bir uyku cekmeye basliyorum.
Gozlerimi acar acmaz deniz gozlu Marina ile burun burunayim. Tolgacan ve Erhan gideli birbucuk saat oldu , hala bir haber yok diyor bana gergin bir surat ifadesiyle. Ne diyosun ulan sen, ben birbucuk saattir burada uyuyor muyum yani? Nicin uyandirmadiniz, cabuk polise, interpol’e , FBA’a, CIA’ya NASA’ya her tarafa haber verin. Erhan’dan bir korkum yok, zaten komando kamuflaji giymisti, atletik yapisiyla gerekirse kendine agactan ev yapar, yilan yer ve kendine bakar. Ama Tolgacan’dan o kadar emin degilim. Her yerde her kosulda uyuyabilen Tolgacan biyerlerde uyuyup kalmis ve donmus bile olabilir, havanin disarida eksi seviyelerde olmasi bunu kolaylastirabilir. Resepsiyondaki gorevliye durumu anlatiyorum, adam telefona sarilip biyerleri ariyor sonra telefonu bana veriyor. Grand Canyon itfaiye departmani ile muserref oluyorum. Durumu anlatinca, bu is bizi asar deyip beni polis departmanina bagliyorlar. Selamin Aleykum polis amca, biz California’dan gelen yedi tane cok genc ve cok salak turistleriz. Once arabalarimizi sonra da iki arkadasimizi kaybettik, birbucuk saattir yoklar ve cok endiseleniyoruz, ne yapabilirsiniz diyorum. Aklimdan helikopterli kurtarma ekipleri geciyor. Amerika’da bunlari da yasayacakmisiz demek ki. Telefonun diger ucundaki ses sakin olmami, iki arkadasimin da saglikli ve iyi olduklarini bizim cocuklarin kendilerine 911’i arayarak ulastiklarini soyluyor. Aradan birkac dakika geciyor ve kaybolan iki arkadasimiz cok usumus sekilde iceriye giriyorlar, grupta bayram havasi esiyor, biz sizin kurtlara yem oldugunuzu dusunmustuk de.. Kisa bir sure sonra kapiya bir minubus yanasiyor, yedi tane salak genci alip 21 mil uzaktaki arabalarimiza ulastiriyor. Megerse ne kadar uzaktaymisiz sandigimiz yerden.
Arabalarimiza binip bu lanetli kanyondan kacarcasina uzaklasiyoruz. Soku uzerimizden cabuk atlattik, bir saat uzakliktaki Williams kasabasina ulasip kalicak ucuz bir yer bulalim ve sonsuza kadar uyuyalim. Williams denen yerlesim birimine kasaba demek abarti olur. Buraya olsa olsa ka diyebiliriz. Sadece iki sokak ve birkac otel ve motelden olusan icinde kovboy sapkali ve cizmeli insanlarin yasadigi kucucuk bir vahsi bati kasabasi. Uygun fiyatli sirin bir otel buluyoruz. Otelin genel muduru, resepsiyonisti, temizlikcisi oda servisi sorumlusu ve daha herseyi olan Pankaj Patel isimli bey bize cok yardimci oluyor. Karsiliginda sigaralarimizdan bol bol otlaniyor. Odalarimiza yerlesip birer de sicak dus alinca herkesin eski keyfi yerine geliyor, ne yani uzun ve macerali bir gun gecirdik ve saatler onikiyi gecti diye uyuyacak degiliz? Hemen geceyi alkole bogma dahiyane fikri herkesin kafasinda dolasiyor. Rus bayanlar biryerlerden votka bulup kafalari cekme sevdasinda. Yok ya biz o kadar salak miyiz? Sanli Turk erkekleri olarak vodkalari icip dagilicaz siz dimdik ayakta kalacaksiniz yok oyle yagma. Uzun suren bir tartismadan sonra kirmizi sarap icilmesi oybirligiyle kabul edilip derhal kanun hukmunde kararname olarak yayinlaniyor. Odadaki telefondan sifir tusuna basinca Pankaj Patel bey karsimizda. Sevgili Pankaj Beycigim , bize acil kirmizi sarap tedarik edebilir misiniz, simdilik 4 sise yeterli ilerleyen satlerde siparislerimiz artarak devam edebilir. Pankaj bey bize sarap tedarik edemiyor ama kasabanin tek ve 24 saat acik marketinin bize seve seve yardimci olacagini belirtiyor. Market cok uzak olamaz cunku kasabanin bir uctan bir uca uzunlugu Bagdat Caddesinin belki sadece yarisi kadar. Kucuk yerde yasamanin hayati kolaylastici boyle guzel avantajlari da var iste. Saraplar geliyor bu sefer de tirbison sorunu ayyuka cikiyor. Mantara anahtar ittiriyoruz olmuyor, kalem bastiriyoruz bana misin demiyor. Allahtan barmen Pankaj bey gorevde. Elinde kutsal tirbusonuyla kapimiza duhul oluyor da saraplarimiza kavusuyoruz. Kirmizi sarapla damitilmis gecemiz cok eglenceli geciyor, espriler, sakalar, kahkahalar alkole bulanmis gecede sampanya gibi arkasi arkasina patliyor. Sabaha az bisey kaldi saat bes civari odalarimizdan ayrilip sayin gunesin kanyon uzerinde dogusunu seyredicez sozde. Saat ve zaman kavraminin alkole bulanip yittigi saatlerde herkes odanin muhtelif koselerine yigilip kaliyor. Yatagina ulasamayip yerde sizan var. Yan yatak bosken bir yatakta uc kisi uyuyanlar var. Ben de uykusuzluga ve yorgunluga daha fazla dayanamiyarak biryerlerde uyuyup kaliyorum.
Dorduncu Bolum:
Kim iyi yasamis, bol bol gulmus ve cok sevmisse, basariyi yakalamis demektir.
Anderson Stanley
Gozumu actigimda saat sabahin onunu gosteriyor. Hassiktir, gunes buyuk bir kiyak yapip dogmadan bizi beklemis midir acaba? Camdan disari bakiyorum, ibne gunes coktan dogmus ve yukselmis bile. Ne talihsizliktir ki gunesin ne dogusunu ne de batisini Grand Canyonda goremedik. Her seferinde gunes bir pustluk yapip bize caktirmadan doguyor. Kimsecikleri uyandirmadan usulcasik dusa giriyorum. Yedi kisiyiz ve sadece iki tuvaletimiz ve iki dusumuz var. Simdi herkesi uyandirirsam gereksiz bir dus kuyrugu olusacak, ben dus alirken lavaboda birileri disini fircaliyacak.Tuvalette kuyruga girme, cis sirasi bekleme konularinda bogaza nazir Esenis Lisesinde ve Bilkentin 91. yurdunda cok egitim aldim. Amerika’nin Arizonasinda da ayni cileyi cekemem. Herkes uyurken rahat ve ilik bir dus aliyorum, bir taraftan da cok zekice davrandigim icin kendime hayranim. Dustan cikar cikmaz giyinip, uyuyan herkese bir nazi subayi disipliniyle kukruyorum. Kalkin gencler, buraya uyumaya gelmedik, bugun gidilecek gorulecek cok yer var. Daha dus alacaksiniz, erkekler bir ihtimal tras olacak. Muhtemelen kahvalti etmek isteyeceksiniz, evet kesinlikle isteyeceksiniz tipinizden belli. Hadi gotten bacak Oksana , sen de kalk, zaten guzelim arabanin aynasini kirip basimiza bi suru is aldigin icin sana ekstra kilim. Ote yandan kizlarin guzellik ve sempatiklik ortalamasini da dusuruyosun. Bak deniz gozlu Marina’ya da biraz sempatiklik ogren.
Gundemin ilk maddesinde bir karakol bulup kaza rapor islemini halletmek var. Williams denen bu yerlesim yerinde karakolu bulmamiz toplam 2.5 dakikamizi bile almiyor. Bu kasabaya Williams adini kim verdiyse hata etmis. Isme bakip burasinin bir halt oldugunu zannedebilir insanlar, zira Williams ismi kasabanin kendisinden uzun.
Arabayi karakolun onune parkedip iceri dogru ilerliyorum. Amerika’da ilk defa karakol gorecegim. En son 1999 yilinin sicak bir bahar gecesinde Ankara’da karakola gitmistim. Jackies denen barda gonlumuzce eglenirken kendini bilmezin teki elimdeki bira bardagini alarak kafama vurmus ve alnimda cok sempatik bir delik acmisti. Kan revan icinde Bayindir Hastansine goturulup yakisikli bir dikis atilmasinin ardindan kafami yaran kendini bilmez kod isimli sahistan sikayetci olmadigimi belgeleyen evraklari imzalamak uzerine bir polis minubusune konup karakola ulastirilmistim.
Amerikanin karakollari bizimkilere hic benzemiyor. Iceriye girer girmez bir kameradan izlenmeye basliyorsunuz. Iceride kursun gecirmez bir cam ve camin arkasinda birkac masa, sandalye, bilgisayar ve hickimsenin oldugu bir oda var. Duvara, Turkiye’de caycilarda gozumsenen ve
- dukkana iki orta kahve bir cay...
demeye yarayan delikli kutucuklardan yerlestirilmis. Bu zamanzingonun yanina “Dugmeye Bas ve Derdini Anlat” yazan bir ibare konmasi uygun gorulmus. Basiyorum dugmeye yuzunu gormeyip sesini duydugum bir bayan bana nasil yardimci olabilecegini soruyor.
- Sevgili memure hanim, bu benim yanimda duran gerizekali kiz, kendinden beklenmeyecek bir huner gostererek arabamizin aynasini kirmayi basardi. Dev bir kiyak yaparak bir rapor yazabilirseniz, belki sigortadan arabanin masrafini karsilayabiliriz ve tatilimizi gereginden pahaliya getirmemis oluruz diyorum.
Biraz bekleyelimmis bir gorevli gelip bize yardimci olacakmis. Aradan on dakika gecmeden bir polis arabasi yanasiyor kapinin onune. Icinden cikan polis memuru yanimiza gelerek sorunun ne oldugunu soruyor. Arizona polisi California dakiler gibi bu daglari ve kucuk tepecikleri ve hatta aradaki ovalari ben yarattim havasinda degil. Gayet alcak gonullu, sevimli, sempatik bir adam. Durumu anlatiyorum, dikkatle dinliyor, ehliyetimi rica ediyor. Gururla ibraz ediyorum altin sarisi California ehliyetimi. Arabaya bakiyor, arabanin aynasina bakiyor, ama goremiyor cunku yok. Kirilinca yoldan donup alma zahmetine katlanmadik. Makus talihiyle basbasa biraktik aynayi. Coktan akbabalar lesini yemistir. Sorun degil, ben size en luksunden bir rapor yazarim hersey yoluna girer, siz tatilinizin keyfini cikarin, karniniz acsa su ilerde bir lokanta var, gidip biseyler atistirin ben de bu arada raporu hazir ederim diyor altin sacli Arizona polisi. Bu sozler bile Oksanayi rahatlatmaya yetmiyor, kizil meydan kadar soguk suratina bir turlu gunes dogmuyor. Isin kotusu diger kizlari da demorolize ediyor. Kaza raporu elimize gectikten sonra kizlar , bulundugumuz noktaya 4 saat uzaklikta Antilop Valley denen yere gitmeyi teklif ediyorlar. Alin babayi, biz oraya gidene kadar aksam olur, gunumuz yine yollarda gecer hic bi bok goremeden yine hava kararir. Biz tekrar Grand Canyon’a gidip dun gormedigimiz yerleri ziyaret edecegiz ve eger sansliysak kaybolmayip sag kalacagiz. Kizlar onlarla gitmedigimiz icin biraz bozuluyorlar ama kararlarindan da vazgecmiyorlar. Hadi eyvallah deyip kizlari ugurluyoruz. Firat bu duruma o kadar seviniyor ki arkalarindan su dokuyor.
Kizlari gondermis olmanin mutlulugu karnimizi aciktiriyor. Cebimizdeki paralar da suyunu cekmeye basladi, en kisa zamanda nobetci bir banka bulup para ihtiyacinin karsilanma istegi ayyuka cikti. Fakat, ne hazindir ki Arizona’nin Williams’inda banka henuz icad edilmis degil. Amerikanin en onde gelen , en buyuk iki bankasindan olan ‘Wells Fargo’ ve ‘Bank of Amerika’ bu kasabayi henuz kesfetmemisler. Kasaba da dunyada banka denen bir kurum oldugunu pek kesfedememis. Ya da kesfetmis de mandallamamis. Muhtemelen hala posta arabasi yontemiyle ulasim ve para transferi islemlerini hallediyorlar. Aslinda o kadar da kotu sayilmaz, cunku en azindan amerikan dolari sever bir tutum icinde kasaba esnafi. Yok kardesim, bu yesil paralariniz burda gecmez, altin ve gumus gibi degerli madenleriniz varsa verin, yoksa siktirip gidin de diyebilirlerdi.
Kucucuk ve sirin bir lokantada , menudeki tek yemek olan bifteklerimizi yedikten sonra Grand Canyon’a dogru yol almaya basliyoruz. Bu sefer kaybolmiyacagiz, ve intikamimizi alicaz bu lanetli yerden. Gecen gelisimizde gormedigimiz kanyonun dogu bolgesi olan ve Hermits Rest Route ismi uygun gorulmus bolgede basliyor gezimiz. Village Route Transfer denilen bolgeden otobusumuze binip birkac dakika icinde Trailview Overlook noktasinda otobusten iniyoruz. Hemen yanimizda kanyonun bogrune acilmis patikadan , kanyonun asagisina inen ve kanyondan cikan tipler gozumseniyor. Gozunu sevdigimin Amerikasi... Yesil dolari bastiran katir marifetiyle inip cikiyor kanyona. Saatlerce katir ustunde oturmaktan az biraz popolari yaniyor, pisik olyor ama olsun, boru degil 12 mil boyunca ilerleyip, sonunda Kanyonun dibinden huzurla akan Colaroda irmagini gorecekler. Yesil dolarlarina kiyamayan turistler ise evlerine, kan oturmus bacaklar, ve su toplamis ayaklarla donecek. Biz milli parki ziyaret eden mulayim Turk turistler olarak, 4 saat kanyondan asagi yuruyup, irmagin huzurunu bozmamaya karar veriyoruz. Zira asagi inmekle is bitmiyor, ayni yolun bir de gerisin geri cikilmasi gerekiyor. Biz rahatina duskun turistler olarak, cillop otobusumuze binip sirasiyla ‘Maricopa Point’, ‘Powell Point’, ‘Hopi point’, ‘Uf sikildim hep ayni manzara Point’, ‘Daha Bitmedi mi Point’ , ‘Susadim Point’, ‘Cisim Geldi Point’lerini asarak Hermits Rest denilen son duraga geliyoruz. Tum kanyonu gorebildigimiz icin mutluyuz, bir dahaki sefere asagi inecek enerjiyi de kendimizlde buluruz umarim. Yorgun bedenlerimizi sag aynasi kirik, kan kirmizi Chrysler’ imize bindirip, hizla ilerliyoruz bol gunesli Californiamiza dogru. Direksiyonda ben, dudagimda soz ve muzigi bana ait olan sarki: ‘Gozlerinin Hastasiyim, Bu Yollarin Ustasiyim”.
Tolga Kirkoyun
3 Nisan 2002
San Bernardino , California